Erken çocukluk dönemi, bireyin tüm gelişim alanlarının en hızlı şekillendiği, kalıcı öğrenme temellerinin atıldığı kritik bir dönemdir. Bu dönemde çocuğun bilişsel, dilsel, sosyal-duygusal ve motor gelişimi birbirinden bağımsız düşünülemez; çünkü her biri diğerini besler.
Dolayısıyla nitelikli bir erken çocukluk eğitimi, yalnızca program uygulamaktan ibaret değildir; çocuğun bireysel ihtiyaçlarını doğru analiz edebilmekle ilgilidir.
Her çocuk aynı hızda öğrenmez, aynı biçimde tepki vermez, aynı yoldan ilerlemez.
Bu nedenle “eşitlik” değil, “adalet” ilkesi erken çocukluk eğitiminde temel alınmalıdır.
Adalet; her çocuğun kendi potansiyeli doğrultusunda gelişim gösterebilmesi için gerekli fırsatları sunmaktır.
Özellikle özel gereksinimli çocuklarda, eğitimcinin görevi “öğretmekten önce anlamak”tır.
Çocuğun güçlü yönlerini fark eden bir öğretmen, öğrenmeyi mümkün kılar.
Günümüz eğitim yaklaşımları artık tek yönlü öğretmen anlatımını değil, çocuğun aktif katılımını ve deneyim yoluyla öğrenmesini esas alıyor.
Oyun temelli öğrenme, erken dönemde yalnızca bir eğlence aracı değil, çocukta problem çözme, muhakeme ve sosyal etkileşim becerilerinin gelişimini destekleyen bilimsel bir yöntemdir.
Bir çocuk, oyun içinde hem dili hem düşünmeyi hem de duygusal ifadeyi aynı anda geliştirir.
Bu noktada öğretmenin rolü, çocuğun potansiyelini ortaya çıkaran bir rehber olmaktır.
Rehber öğretmen; gözlemler, anlamlandırır, müdahale etmez ama yönlendirir.
Gelişimin bireysel ritmine saygı duymak, erken çocukluk eğitiminde profesyonelliğin göstergesidir.
Eğitimde aile katılımı da en az öğretmen tutumu kadar belirleyicidir.
Aile, çocuğun en güçlü öğrenme ortamıdır. Öğretmen ve ailenin iş birliği, özellikle özel gereksinimli çocuklarda gelişimsel ilerlemenin en sağlam zeminini oluşturur.
Bu nedenle eğitim kurumlarının, ailelerle açık iletişim ve şeffaf iş birliği kültürünü sürdürmesi son derece önemlidir.
Son olarak, bu anlayışı kurum kültürü hâline getiren tüm eğitim ekiplerini takdir etmek gerekir.
Bu vesileyle, erken çocukluk eğitimine duydukları sorumluluk bilinciyle emek veren, Kuşadası’nda faaliyet gösteren Küçükkaplanlar Kreş ve Anaokulu yönetimine ve tüm eğitim kadrosuna teşekkür etmek isterim.
Çünkü nitelikli eğitim, yalnızca bireysel çabayla değil; ortak vizyon ve ekip çalışmasıyla mümkündür.
Erken çocukluk eğitimi, bireyin potansiyeline ulaşabilmesi için toplumsal bir sorumluluktur.