Eşit, Adil ve Özgür Bir Hayat İçin Mücadele

Her yıl 25 Kasım, tüm dünyada Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak anılmakta, bu küresel soruna dikkat çekmek ve farkındalığı artırmak için önemli bir milat teşkil etmektedir. Bu özel gün, kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali olduğunu bir kez daha güçlü bir şekilde haykırma ve bu kara lekeyi toplumun üzerinden silme kararlılığını simgeler.

Şiddet: Bir İnsan Hakları İhlalidir
Kadına yönelik şiddet, yalnızca fiziksel yaralanmayla sınırlı kalmayıp, psikolojik, cinsel ve ekonomik boyutlarıyla da kadınların yaşam kalitesini ve potansiyelini ellerinden alan geniş kapsamlı bir sorundur. Şiddet, kadınların toplumsal hayata tam ve eşit katılımının önündeki en büyük engellerden biridir. Temelinde, kadın ve erkek arasındaki tarihsel güç eşitsizliği ve ayrımcı toplumsal normlar yatmaktadır.

Birleşmiş Milletler'in de vurguladığı gibi, şiddet, dünyanın her yerinde, her sosyo-ekonomik düzeyde ve her kültürde varlığını sürdüren sistematik bir problemdir. Bir kadının korku içinde yaşaması, tacize uğraması, ekonomik olarak bağımlı bırakılması veya fiziksel saldırıya maruz kalması, temel insan haklarına, yani yaşama, özgürlük ve güvenlik hakkına doğrudan bir saldırıdır.

Bireysel Sorumluluktan Toplumsal Dönüşüme
Şiddetle mücadele, yalnızca devletlerin veya sivil toplum kuruluşlarının değil, toplumun her bireyinin sorumluluğundadır. Bu mücadele, sadece şiddet eylemini kınamaktan ibaret değildir; aynı zamanda şiddeti besleyen zihniyeti dönüştürmeyi de içerir:

Eğitim ve Farkındalık: Cinsiyet eşitliğini küçük yaşlardan itibaren öğreten, ayrımcı rolleri reddeden bir eğitim sistemi elzemdir. Erken yaşta başlayan eşitlik eğitimi, sağlıklı ve şiddetten arınmış ilişkilerin temelini atar.

Hukuki Koruma ve Uygulama: Mevcut yasaların (örneğin İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun'un ruhuna uygun şekilde) etkin bir şekilde uygulanması, şiddet mağdurlarının korunması ve faillerin caydırıcı cezalar alması büyük önem taşır. Cezasızlık algısının ortadan kaldırılması zorunludur.

Ekonomik Güçlenme: Kadınların ekonomik olarak güçlenmesi, bağımsızlığını kazanması ve istihdamda eşit fırsatlara sahip olması, şiddete karşı dirençlerini artıran kritik bir faktördür.

Sessizliği Bozmak: Şiddete tanık olanların sessiz kalmaması, "özel alandır" algısını yıkarak, mağdurlara destek olması toplumsal dayanışmayı güçlendirir.

Sonuç: Birleşme ve Kararlılık Zamanı
25 Kasım, bir yas günü değil, bir mücadele ve eylem günüdür. Kadınların özgürce kanat çırptığı, eşit ve adil bir dünyada yaşayabilmeleri için toplumsal bir dönüşüm şarttır. Hep birlikte, zihniyet kalıplarını kırmalı, eşitliği her alanda savunmalı ve kadına yönelik şiddetin hiçbir türüne tahammül etmeyeceğimizi göstermeliyiz.

Kadına şiddete karşı tek bir sözümüz var: HAYIR!