
5 Aralık tarihi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimci vizyonuyla Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkını armağan ettiği gündür. Bu tarih, sadece bir yasa değişikliğinden ibaret değil; bir milletin kadınını evin duvarları arasından çıkarıp, ülkenin kaderini belirleme masasına oturtan, tarihi bir medeniyet hamlesidir. Bu eşsiz öncülük sayesinde, 5 Aralık, bugün gururla Dünya Kadın Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
Türkiye'nin Öncülüğü: Uluslararası Bir Başarı Hikayesi
5 Aralık 1934’te kabul edilen bu yasa, Türkiye Cumhuriyeti’ni birçok Avrupa ülkesinin ve hatta bazı önde gelen demokrasilerin önüne taşıdı. Fransa ve İtalya'nın kadınlara seçme hakkını tanımasından tam 11 yıl, İsviçre'den ise 37 yıl önce, Türk kadını bu en temel demokratik hakkı kazanmıştır. Bu, o dönemin dünyasında Türkiye’nin Batı’ya yüzünü çevirdiğinin ve eşitlik ilkesini ne denli kararlılıkla benimsediğinin somut bir göstergesiydi.
DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ: Bir Vizyonun Yansıması
Dünya Kadın Hakları Günü olarak kutladığımız bu tarih, Mustafa Kemal Atatürk’ün "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın" sözüyle özetlediği felsefenin hayata geçişidir. O, kadını modern Türkiye’nin yapı taşı olarak gördü. Medeni Kanun ile başlayan eşitlik adımları, eğitim ve çalışma hayatındaki desteklerle pekiştirildi ve nihayet 1934'te siyasi eşitlikle taçlandırıldı. Bu, sadece bir hak vermek değil, aynı zamanda o dönemin kadınlarına, ülkenin geleceğinde söz sahibi olmaları için verilen büyük bir güven beyanıdır.
Sosyal Yaşamda Kadın: Toplumsal Kalkınmanın Anahtarı
Atatürk’ün kadın devrimleri, sadece siyasi arenayla sınırlı kalmadı; toplumun en derin katmanlarına nüfuz etti. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanarak kadınlar öğretmen, doktor, avukat, mühendis gibi meslekleri seçebildi. Medeni Kanun ile evlilik, boşanma ve miras haklarında erkekle eşit konuma getirilen kadın, sosyal ve ekonomik yaşamda da görünür kılındı. Kadına verilen bu değer, salt bir jest değil, toplumun yarısını oluşturan dinamik gücün tam kapasiteyle ülkenin kalkınmasına katılması vizyonudur. Modern bir toplumun ölçütü, kadınlarına tanıdığı hak ve fırsatlarla belirlenir; Türkiye, bu alanda da dünyaya örnek olmuştur.
Sandıktaki İlk Zafer: 18 Temsilci
Hakkın tanınmasının ardından Türk kadını, potansiyelini hemen kanıtladı. 8 Şubat 1935'te yapılan ilk genel seçimlere katılan kadınlarımız, Meclis’e tam 18 sandalye ile girerek, siyaset sahnesindeki varlıklarını güçlü bir şekilde ilan ettiler. Bu başarı, kadınların sadece seçen değil, aynı zamanda yöneten olabileceğinin de altını çizdi.
Bugünün Sorumluluğu
5 Aralık, geçmişteki bir kazanımı anmanın ötesinde, bugün o hakları daha da ileriye taşıma sorumluluğumuzu hatırlatır. Kadınlarımızın siyasette, iş hayatında, bilimde, sanatta ve toplumsal karar mekanizmalarının her aşamasında tam olarak temsil edilmesini sağlamak, Atatürk'ün mirasına sahip çıkmanın en temel yoludur.
Bu anlamlı günde, tüm dünya kadınlarının eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesini selamlıyor; başta Türk kadınları olmak üzere, tüm kadınlarımızın elde ettiği hakları sonuna kadar koruyup, daha da geliştireceğimize olan inancımızı bir kez daha yineliyoruz. Güçlü kadın, güçlü Türkiye demektir.