Bugun...



''İklim Kanunu" Meclis’ten Geçti

Kanunla Toplum ve Doğa Yararına Politikalar Değil, Emisyon Ticareti Sistemi Düzenlendi.

facebook-paylas
Tarih: 07-07-2025 19:09

''İklim Kanunu

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilen İklim Kanunu, her geçen  gün şiddetini artıran iklim krizine karşı adil ve etkili bir mücadele aracı olmaktan uzak kaldı.  TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, toplum ve doğa yararına politikalar içermesi  gereken yasaya ilişkin "TBMM’den geçen İklim Kanunu ile kaybeden doğa ve insan oldu. Bu  kanun, toplumu ve doğayı değil, emisyon ticaretini önceliklendirdi." dedi. 

Türkiye’nin ilk "İklim Kanunu" olma niteliğini taşıyan teklif, şubat ayında komisyondan geçerek  Meclis’e sunulduktan sonra nisan ayında geri çekilmiş; daha katılımcı ve şeffaf bir sürecin  işletileceği vaadi ile yeni kurulacak bir komisyona getirileceği kamuoyuna duyurulmuştu.  Ancak toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bu kritik yasal düzenleme süreci için verilen  katılımcılık sözü tutulmadı. İklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve  konu uzmanları sürece anlamlı bir biçimde dâhil edilmeden teklif, haziran ayında direkt Meclis  Genel Kurul gündemine alındı.  

2 - 3 Temmuz tarihlerinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen ve kabul edilen kanun, iklim  krizine karşı sera gazı azaltım ve uyum politikalarını güçlendirmekten ziyade, temiz havayı  alınıp satılabilen bir meta haline getiren Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) yasal zemine  oturtmayı öncelik haline getirdi. Bu sistemle şirketlere yeni kazanç alanları açılırken, toplumsal  adalet ve iklim adaleti hedefleri geri planda bırakıldı. 

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, yasanın bir "İklim Kanunu" değil, bir "Emisyon  Ticaret Sistemi Kanunu" niteliği taşıdığına işaret ederek, "Toplumun ve doğanın geleceğini  ilgilendiren böylesine kritik bir yasanın hazırlık sürecinde, ne yazık ki katılımcı ve şeffaf bir süreç  işletilmedi. İklim krizinin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik bütüncül ve bilim temelli bir  çözüm haritası yerine, ekonomik kaygıları önceleyen dar bir çerçeve sunuldu. Sonuç, toplumu  ve doğayı değil, emisyon ticaretini önceliklendiren bir yasa oldu." şeklinde konuştu.

 

Paris Anlaşması ve bilimsel gerçekler gözetilmedi

Kanunun bu hali ile bilimsel gerçekleri gözetmediğine dikkat çeken Ataç, "Bu yaklaşım, Paris  Anlaşması’nın ruhuyla da çelişmektedir. Paris Anlaşması ile belirlenen, küresel sıcaklık artışını  1,5°C ile sınırlandırma hedefi, Türkiye’nin de taraf olduğu en önemli uluslararası taahhütlerden  biridir. Ancak, kabul edilen İklim Kanunu’nda bu kritik hedefe açık bir şekilde yer verilmedi;  2053 yılı net sıfır emisyon hedefi dahi bağlayıcı bir hüküm olarak tanımlanmadı." dedi. Dünya  genelinde birçok iklim yasasının, bu tür hedefleri açık, net ve denetlenebilir biçimde içerdiğini, Türkiye’nin İklim Kanunu’nun ise bu yönüyle bilimsel gerçeklerle ve taraf olduğu uluslararası  anlaşmalarla çeliştiğini belirtti. 

Fosil yakıtlardan çıkış ve adil geçiş yok sayıldı 

Yasanın en çarpıcı eksikliklerinden bir diğeri de fosil yakıtlardan çıkışa dair net bir yol haritası  sunulmaması oldu. Oysa insan faaliyetleriyle birlikte olumsuz etkileri gitgide artan iklim krizine  karşı etkin mücadele, fosil yakıt kullanımının aşamalı olarak azaltılmasını zorunlu kılıyor. 

Ayrıca iklim krizi ile toplumdaki sosyal eşitsizlikler derinleşirken; kadınlar, çocuklar, çiftçiler,  emekçiler ve yoksullar gibi en kırılgan grupların korunması hayati önem taşıyor. Ne yazık ki,  kanunda bu grupların ihtiyaçlarına yönelik de somut bir güvence bulunmuyor.  

Tüm bunların yanında, ETS gelirlerinden sadece yüzde 10’unun kimseyi geride bırakmayacak,  başta işçiler, aileleri ve yöre halkını kapsayan adil geçiş uygulamalarına ayrılması ise kanunun  yurttaşları değil sermayeyi önceliklendirdiğini açıkça gösteriyor. 

Tüm bu düzenlemelerin doğayı ve toplumu korumak için oldukça yetersiz kaldığını vurgulayan  Ataç, "İklim krizinin olumsuz etkilerine karşı atılması gereken adımlar, bilimsel gerçeklerle  uyumlu ve toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını gözeten bir yaklaşımla şekillenmeli. İklim  Kanunu ise fosil yakıtlardan çıkış ve adil geçiş gibi hayati konuları gözetmiyor. Üstelik kanunda  tüm bu faaliyetleri izleyecek ve denetleyecek bağımsız bir denetleme kuruluşu da yer almıyor."  şeklinde konuştu. 

"İklim Kanunu ile kaybeden doğa ve insan oldu" 

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, daha yaşanabilir bir gelecek için tüm doğal  varlıklarımızın korunmasının ve kamu yararının her şeyin önünde tutulmasının şart olduğunu  vurgulayarak şunları söyledi:

 

"İklim Kanunu ile kaybeden doğa ve insan oldu. TEMA Vakfı olarak bu kanunun, doğayı ve  toplumu koruyacak adımlar içermediğini, bilimsel temele dayanmayan, katılımcı olmayan ve  toplumsal adalet ilkelerini göz ardı eden bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Bu haliyle  kanun, Türkiye’nin iklim krizine karşı etkin ve bütüncül bir mücadele yürütmesini engelleme  riski taşıyor. Beklentimiz, bu büyük eksiklikleri barındıran kanunun, daha fazla zarara yol  açmadan Anayasa Mahkemesi’nden dönmesidir." 

Biliyorsun, Sorumlusun! TEMA Vakfı

 

 
 



Bu haber 318 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER ÇEVRE Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI